Dernekten yapılan yazılı açıklamada, pandemiyi takip eden son iki yılda ülkede enflasyon oranının kümülatif olarak yüzde 250’nin üzerine çıktığı ifade edilerek, aynı dönemde uluslararası ticaret para birimleri olan ABD Doları, Euro ve GBP’de yaşanan ortalama kümülatif enflasyon oranının da alışılmadık bir şekilde yüzde 10 üzerinde gerçekleştiği kaydedildi.
Fiyatların bu kadar kısa sürede tırmanmasının, işletmeler açısından ürünlerin “yerine konma değerinin” öngörülemez ölçüde artması anlamına geldiği belirtilen açıklamada, şöyle devam edildi:
“Dolayısıyla, yanlış algının aksine, işletmelerimiz ucuza aldıkları ürünü enflasyon etkisiyle yüksek kârla satıyor gibi görünse de yerine koyarken hem daha yüksek fiyat yüküyle karşılaşmakta hem de reel olmayan yüksek kâr üzerinden vergilendirilmektedir.”
-“Enflasyon muhasebesi uygulaması ülke ekonomimiz için acil bir ihtiyaç haline geldi”
Enflasyon Muhasebesi Uygulamasında vb. devlet müdahalesi olmadığında, şirketlerin, küçülmek veya yerine koyma maliyetini dikkate alarak, yüksek kâr marjıyla çalışmak arasında seçim yapmaya zorlandığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Oysa küçülmek de enflasyon sarmalına girmek de ülke ekonomimiz için arzu edilmeyen iktisadi problemlerdir. Bu çerçevede, ‘yerine koyma değeri’ kavramı dikkate alınarak, enflasyondan arındırılmış mali tabloların hazırlanması anlamına gelen enflasyon muhasebesi uygulaması ülke ekonomimiz için acil bir ihtiyaç haline gelmiştir.”
“Yüksek enflasyon ortamında, ürünün stoklara giriş bedeli üzerinden gelir hesabı yapılması halinde, aslında olmayan kârın vergisi tahakkuk ettirilmektedir” denilen açıklamada, “Bu durumda yerine koyma değerine ilave olarak, olmayan gelirden kesilen vergi çarpanı da fiyatlara yansıtılmakta ve böylece halüsinatif gelirin vergisi başlı başına bir enflasyon faktörüne dönüştürmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Bunun yanında yüksek enflasyon ortamında, bilançolardaki duran varlıkların gerçek değerlerinin sürekli erozyona uğradığı, şirketlerin kredi değerliklerinin de aynı nispette düştüğü belirtilen açıklamada, bu durumun, ülkenin ihtiyacı olan yatırımların ertelenmesine ve dolayısıyla ekonomik daralmaya sebep olduğu kaydedildi.
Dernek açıklamasında, problemin ortadan kalkması için enflasyon muhasebesine ve söz konusu kalemlerin ek vergi yükü yaratılmadan yeniden değerlemesine olanak sağlanması gerektiği ifade edildi.
Şirketlerin adil bir şekilde vergilendirilmesi, sağlıklı rekabet ortamının temin edilmesi, suni enflasyon vergisinin bir enflasyon faktörü olmaktan çıkarılması ve şirketlerin gerçek değerlerine getirilmesi için enflasyon muhasebesi uygulanmasına geçilmesinin desteklendiği kaydedilen açıklamada, KKGİAD’ın önerileri şöyle sıralandı:
“-Enflasyon muhasebesi uygulaması 31.12.2023 bilançolarında acilen uygulanmalı, yıllık enflasyonun yüzde 15’i aştığı her yıl da kalıcı hale getirilmelidir.
-Enflasyondan dolayı bilançolarda düşük görünen taşınmazların yeniden değerlendirilmesi için imkân tanınmalı; gayrimenkullerin bu kapsamda ortaya çıkacak yeniden değerleme farkları vergiden muaf tutulmalı ve her halükârda 31/12/2023 yılı bilançosunda yapılacak düzeltme işlemleri ek vergi yükümlülüğüne tabi olmamalıdır.”
Açıklamada, söz konusu görüşlerin, tüm paydaşları bir araya getirerek, toplumun her kesimine faydalı olacak ortak bir zemin yaratılmasına öncü olması için hükümete çağrı yapıldı.