Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB), risk faktörü olmayan erkeklerde 55 yaşından sonra her iki yılda bir prostat kanseri taraması yapılmasının önerildiğini, ancak, yüksek risk faktörlerine sahip olan veya ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunan erkeklerde taramanın daha erken yaşlarda başlaması gerektiğini vurguladı.
Erkeklerde en sık görülen kanser türü olması nedeniyle prostat kanserine erken tanı koymak ve uygun tedaviyi uygulamanın önemine işaret eden KTTB, erken tanı için tarama testlerinin, şikayetler olmadan önce kanseri tespit etmek için yapılan testler olduğunu da belirtti.
Üroloji Uzmanı, Op. Dr. Eralp Kubilay 1-7 Nisan Kanserle Savaş ve Farkındalık Haftası nedeniyle yayımladığı mesajda, yaş ilerledikçe çeşitli nedenlerle prostat dokusunun büyümeye eğilim gösterdiğini, büyümüş bir prostatın mesaneden idrar akışını engelleyebildiğini ve cinsel işlevle ilgili sorunlara neden olabildiğini kaydederek, büyümenin iyi huylu mu, yoksa bir kanserleşme yönünde mi olduğunun ortaya konulmasının çok önemli olduğunu vurguladı.
-Tarama testleri…
Kubilay tarama testleriyle ilgili şunları kaydetti:
“Tarama testleri, olası prostat kanseri belirtilerini aramak için kullanılır. Ancak bu testlerle bulunan belirtiler, kanserin kesin olup olmadığından emin olamaz. Bu testlerden herhangi birinin sonucu anormal ise, kesin tanı için MRI ve prostat biopsisi gibi yöntemler kullanılır. Prostat kanseri taraması genellikle Prostat Spesifik Antijen (PSA) testi ve parmakla rektal muayene gibi yöntemlerle yapılır.”
PSA testi ve rektal muayeneyle ilgili bilgiler veren Kubilay, prostat kanseri taraması için hangi yöntemin kullanılacağının bireyin yaşına, risk faktörlerine ve sağlık geçmişine bağlı olarak değiştiğini anlattı.
-Yakalanma riskini etkileyebilecek unsurlar...
Yapılan araştırmalarda prostat kanserine yakalanma riskini etkileyebilecek çeşitli unsurlar tanımlandığını kaydeden Kubilay, bunları, yaş, ırk, etnik köken, aile öyküsü olarak sıraladı ve yeni araştırmalar ile yeni unsurlar belirlenmeye çalışıldığını ifade etti.
Kubilay özetle şu bilgileri verdi:
“Prostat kanseri 40 yaşın altındaki erkeklerde nadir olarak görülürken, 50 yaşından sonra prostat kanseri olma olasılığı hızla yükselir. Her 10 prostat kanserinden 6’sında erkeğin yaşı 65’in üzerindedir. Prostat kanserinin Afrika-Amerikan erkeklerde daha erken yaşlarda, daha sık ortaya çıktığı belirlenmiş olmakla beraber, ırk/etnik kökene bağlı bu risk artışının nedeni açık değildir. Bazı prostat kanseri vakalarının ailelerinde prostat kanseri varlığı, kansere yakalanma nedeninin kalıtsal veya genetik bir faktör olabileceğini düşündürüyor olmasına rağmen çoğu prostat kanserinde aile öyküsü yoktur. Prostat kanseri olan bir baba veya özellikle erkek kardeşe sahip olmak, bir erkeğin bu hastalığa yakalanma riskini artırır. Prostatın gerektiği gibi çalışması için erkek hormonlarına ihtiyacı vardır. Çok fazla kırmızı et ve/veya özellikle süt ürünleri gibi yüksek yağlı yiyecekler tüketen erkeklerde prostat kanseri olma riski biraz daha yüksektir. Bazı çalışmalar, yiyecek veya takviyeler yoluyla çok fazla kalsiyum tüketen erkeklerin prostat kanseri yakalanma riskinin daha yüksek olabileceğini düşündürür. Obez olmak genel prostat kanserine yakalanma riskini artırmıyor gibi görünse de bazı çalışmalar obez erkeklerin prostat kanserinin daha hızlı büyüyen türüne yakalanma riskinin ve prostat kanseri nedeniyle ölüm oranının daha yüksek olduğunu gösterdi.”
Genellikle erken evre prostat hastalıklarında herhangi bir belirti görülmediğini kaydeden Kubilay, semptomların çoğunlukla ileri evre prostat hastalıklarında ortaya çıktığını ifade etti.
Kubilay, sıklıkla idrar yapma sorunları ile ortaya çıkan prostat hastalıkları belirtilerini ise şöyle açıkladı:
“Sık sık idrara çıkma, idrar kaçırma; idrar yaparken ağrı ve yanma hissi; yavaş veya zayıf idrar akışı; idrarda kan görülmesi; spermde kan; kalça, sırt, göğüs veya kemiklerde ağrı ve alt pelvik bölgede ağrı.”