Sosyal medyada yayımladığı yazı nedeniyle dava açılan Basın Emekçileri Sendikası Başkanı gazeteci, yazar Ali Kişmir'in duruşmasına 11 Aralık'ta devam edilecek.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi’ndeki davanın bugünkü duruşmasında bir tanık dinlendi. 10 yıl hapis istemiyle yargılanan Kişmir'i davada Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı temsil etti.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı Zehra Yalkut Bilgeç huzurunda görüşülen davanın bugünkü duruşmasında iddia makamı Başsavcılık adına savcı Hasan Boşnak yer aldı.

Duruşma sırasında bazı CTP milletvekilleri, siyasi parti ve sendikaların da aralarında olduğu sivil toplum örgütleri ile gazeteciler, Kişmir’e destek vermek için mahkeme önünde toplandı.


-  "Beyaz Ev denildiğinde GKK'nın yeri anlaşılıyor"


İddia makamının bugünkü tanığı Türk Dili-Edebiyatı uzmanı Prof. Dr. Oğuz Karakartal, polisin basında çıkan çeşitli hakaretlerle ilgili üniversitelere resmi yazı yazıp, görüş istediğini belirtti. Karakartal, “Polisin resmi yazası üniversite rektörlüğüne gelir. Üniversite rektörlükleri de polisin talebi üzerine, var olan yazılarda ‘herhangi bir hakaret, küçük görme ve şahsiyeti rencide eden husus var mı?’ sorusunun cevaplanması için bu alandaki hocaya görev olarak verir.” diye konuştu.


Üniversitenin resmi görevlendirmesi üzerine geçmişte polisten gelen bazı talepler doğrultusunda incelediği yazıların bazılarında dil ve üslup açısından herhangi bir sıkıntı olmadığına yönelik görüş verdiğini kaydeden Karakartal, bazı yazılarda ise objektif olarak dil ve üslup açısından olumsuz bir şey gördüğünde, buna yönelik rapor verdiğini dile getirdi.


Dil ve üslup açısından değerlendirdiğinde Ali Kişmir'in köşe yazısında belirttiği Beyaz Ev'le kast edilenin Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'nın (GKK) yeri olduğunu kaydeden Karakartal, “Nasıl ki ‘Con’ denildiğinde kahve anlaşılıyorsa, ‘Beyaz Ev’ denildiğinde de GKK'nın yeri anlaşılıyor.” ifadelerini kullandı. Yazıda yer alan bazı ifadelerde GKK'dan bahsedildiğini ve hakaret içerdiğini belirten Karakartal, yazının bazı bölümlerinde fikir özgürlüğü bağlamında eleştirel cümlelerin yer aldığını da söyledi.

Bilirkişi olarak isminin geçtiği andan itibaren şahsına yönelik küçük düşürücü bir iki yazıya denk geldiğini ifade eden Karakartal, ayrıca bugünkü davaya katılmaması için de rica anlamında kendisinin telefonla arandığını söyledi. Karakartal, “Bu görevin bana devlet, polis ve üniversite rektörlüğü tarafından verildiğini ayrıntılarıyla açıklamaya çalıştım. Nazikçe anlatmama rağmen git gide tehditkâr cümlelerle bir şeyler söylendi. En sonunda ‘Siz devletin yalakasısınız’ denilerek telefon yüzüme kapatıldı.” dedi.

Kimseden şikayetçi olmadığını kaydeden Karakartal, kindar biri olmadığını ancak bu tür şeylerin devam etmesi durumunda hukuki yola başvuracağını da ifade etti.

- Avukat

Mahkemede söz alan gazeteci Ali Kişmir’in avukatı Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, tanığa bazı sorular yöneltti, iddialarda bulundu.

Karakartal, Esendağlı'nın “Sizi arayan ben miydim? Sizi arayan Ali Kişmir miydi?” yönündeki sorularına "Hayır” yanıtını verdi.

Esendağlı, tanığa “Siyasi görüşünüzü tarif edebilir misiniz? GKK’ya ya da askere olan yaklaşımınız nasıldır? Sosyal medya hesabınızda askeri imgeler kullanıyor musunuz? Yazının bütünü neyle ilgilidir? Bu yazıda GKK kelimeleri kaç kez geçer.” ifadelerini içeren sorular yönelterek, “Sosyal medyada kullandığınız imgelerden sizin askeri kurumlara karşı hassasiyetiniz olduğunu çıkarıyorum.” diye konuştu.

Hasan Esendağlı,  Karakartal'ın yazdığı raporun objektif olmadığını savundu, Karakartal ise bu iddiayı kabul etmedi.

Avukat Esendağlı, köşe yazısının 14. ve 15. paragrafında yer alan bazı ifadelerle ilgili sorular yöneltti, Karakartal ise yazıda mecaz ve gönderme yoluyla çağrışım olduğunu belirtti.

 - Nazlı

Davanın 11 Aralık'a ertelendiği duruşmanın tamamlanmasının ardından Basın-Sen avukatı Cansu N. Nazlı ve Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Efdal Keser açıklama yaptı.

Cansu N. Nazlı, bugün iddia makamının tanıklarının dinlenmeye devam edildiğini ve Türk Dili-Edebiyatı profesörünün tanık olarak dinlendiğini söyledi. Nazlı, tanıktan yazıyı yorumlamasını ve itham edilen suçla bağlantısının kurulması yönünde bir şahadetin talep edildiğini aktardı. Davanın, başka bir tanığın dinlenmesi için 11 Aralık’a tehir edildiğini belirten Nazlı, gelinen aşamada yazının içeriğinin suçla bağlantısının olup olmadığıyla ilgili takdir yetkisinin mahkemede olduğunu söyledi.

Ali Kişmir’in itham edildiği yasa maddesi üzerinden birkaç hususa dikkat çeken Nazlı, “Bu yasa maddesinde, bu suçun unsurlarının belli olmadığı, soyut ve muğlak olduğu ve bir ceza maddesinin de bu şekilde olmaması gerektiğini söylemiştik. Suç için öngörülen aslında 10 yıla kadar hapis cezasıdır. Ve bizim Anayasa’mızda suçlarla cezaların orantılı olması gerektiği yönünde emredici bir hüküm vardır.” dedi.

Nazlı, “Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında çok açık bir şekilde hüküm vardır. Anayasa, ‘Düşünce suçu yoktur’ diyor. Yani herhangi bir anlatımın ve düşüncenin aslında suç olamayacağı Anayasa’mızdan görülmektedir ve teminat altındadır.” ifadelerine yer verdi. Nazlı, basın ve halkın haber alma özgürlüğü kapsamında Kişmir’in itham edildiği yasa maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını açıkça ihlal edici nitelikli olduğunu değerlendirdiklerini söyledi.

“Bu, sadece Ali Kişmir ile ilgili değildir, bir toplumla ilgilidir. Bir insan yazdığı yazıdan dolayı on yıl hapis cezasıyla yargılanıyorsa, bu insanların ne yazdığını ve ne düşündüğünü aktarmak noktasında ifade özgürlüğünü kısıtlayacak bir duruma sokmaktadır.” diyen Nazlı, “Özgürlük her zaman farklı düşünenin özgürlüğüdür.” diyerek farklı düşünenlerin özgür olabildiği noktada ifade özgürlüğünün varlığından bahsedebileceklerini ifade etti.

- Keser

Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Efdal Keser de iki medya örgütü olarak başlattıkları mücadelenin arkasının geleceğini söyledi. Keser, “O yasaların kaldırılması için basın örgütleri olarak elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu ülkede basın, düşünce ve ifade özgürlüğü Anayasa’nın koruması altındadır.” diye konuştu.

Bu özgürlüklerin yok olmaması için ellerinden geleni yapacaklarını belirten Keser, yargının kendileri için “övünç” kaynağı olduğunu ve yargıya güvendiklerini dile getirdi.

Editör: Aynur Dırağan