Adanın kuzeyindeki Kıbrıslırumlara ait mülkleri gasp ve pazarlamaya çalışmak suçlamalarıyla tutuklanan adı açıklanmayan 49 yaşındaki Alman emlakçının bir sonraki duruşma tarihi olan 17 Eylül 2024 tarihine kadar tutuklu kalmasına karar verildi

Alman emlakçı toplam 56 suçlamayla karşı karşıya

Savunma daha önce mahkemeye, sanığın Almanya’ya gidebilmesi ve 17 Eylül 2024’te Kıbrıs’taki duruşmada hazır bulunmasını sağlamak için haftada üç kez yerel polis karakoluna imza atması karşılığında 100 bin avro nakit teminat yatırılabileceğini belirtmişti.

Yargıcın kararında belirttiği üzere, 49 yaşındaki kadın, adanın kuzeyinde çok sayıda Kıbrıslıruma ait gayrimenkullerle ilgili olarak, başkasına ait gayrimenkullerde hileli işlemler, gayrimenkullerin yasa dışı işgali ve kullanımı ile ilgili toplam 56 suçlamayla karşı karşıya. Bu suçlamalara, yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin aklanması suçlaması da ekleniyor.

Gregoriou, sanık makamının talebinin sadece sanığın duruşmaya katılmama riskine dayandığını belirtti.

Sadece yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelirin aklanması için 14 yıl hapis cezası!

Duruşmanın başında mahkemeye kapsamlı tanık ifadeleri sunuldu. Savcı Antigoni Michail tarafından temsil edilen iddia makamı, “ciddî suçların söz konusu olduğunu” belirterek, en ciddî suçlamanın yasa dışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin aklanması suçuyla ilgili olduğunu ve 14 yıl hapis cezasıyla cezalandırılabileceğini vurguladı.

Michail, davanın geçmişini özetleyerek, 2 Temmuz 2024’te tanığın ifadesini sunduğunu, 27 Haziran 2024’te Frankfurt Havalimanı’ndan Larnaka Havalimanı’na dönerken sanıkla birlikte seyahat ettiğini ve sanığın kendisine emlakçı olduğunu ve işgal altındaki bölgelerde gayrimenkul ticareti yaptığını söylediğini belirtti.

Kişinin sanığa bunun yasa dışı olduğunu bilip bilmediğini sorması üzerine sanık yanıt vermedi. Söz konusu kişi polise sanığı işaret etti ve polisin bilgisayar sisteminde yapılan kontrolde sanığın Alman vatandaşı olduğu ortaya çıktı.

Michail, sanığın Kıbrıs’ın kuzeyindeki Agios Amvrosios (Esentepe), Girne’deki “Olive trees village” ve “Aelita Garden Resort” sitelerinde satışa sunulan evleri tanıtan ve satan bir Alman şirketinin kurucusu ve yöneticisi olduğunu belirten bir araştırma yapıldığını kaydetti.

Mülklerin Kıbrıslı rumlara ait olduğu tescillendi

Söz konusu sitelerin, Kayim Group tarafından Kıbrıslı Rumlara ait araziler üzerine inşa edildiğini ekledi. Polis soruşturmasına göre, sanığın Alman şirketi yukarıdaki siteleri tanıtmakta ve 5 Temmuz’da tapu dairesinde yapılan incelemeler, web sitesinde tanıtılan mülklerin Kıbrıslı Rumlara ait olduğunu ortaya koyuyor. Michail, sanığın web sitesinde 6 daireyi tanıttığını belirtti.

Sanığın 7 Temmuz’daki tutuklanması sırasında, şirketinin Agios Amvrosios’taki “Olive trees village” sitesindeki 5 dairenin satışı için komisyon olarak toplam 32.000 avro tutarında Kayim Group’a kestiği 5 faturanın ele geçirildiğini ekledi.

Gayrımenkul satışından 169.000 Euro komisyon aldığı da belgelendi

İddia makamı, sanığın ayrıca 5 gayrimenkulün Alman kökenli kişilere satışı için komisyon olarak 169.000 avro aldığına dair bir belgeye sahip olduğunu belirtti. Belgede, alıcıların adları, gayrimenkullerin satış fiyatı, aracının adı ve Kayim Group’tan komisyonunu nasıl aldığı belirtiliyordu.

Michail ayrıca, mülklerinin reklâmı veya satışı için asla izin veya onay vermediklerini ve Tazminat Komisyonu’na başvurmadıklarını beyan eden Kıbrıslı Rum mal sahiplerinden ifadeler alındığını belirtti. Michail, Kıbrıslı Rum mal sahiplerinin, izinleri olmadan mülklerini sahiplenen tüm ilgililerden şikâyetçi olduğunu belirtti.

Michail tarafından belirtildiği üzere, mahkeme huzurunda iki kişiden parselleri içinde gelişim için tanıklık elde edildi ve ilgili fotoğraf materyali de teslim edildi. Parselleri içinde “Olive trees village” adında bir reklâm panosu ve inşaat şirketi olarak Kayim Group tabelası mevcuttu.

İddia makamı, yapılan internet araştırmalarında, adanın kuzeyinde arazi geliştirme hizmetleri sunan Kayim Group’un web sitesinin tespit edildiğini belirtti.

Sanık, 27 Haziran’da Almanya’dan Kıbrıs’a gelirken uçakta bir kişiyle tanıştığını ve ona Kuzey Kıbrıs’ta emlak reklamcılığı ile uğraştığını söylediğini itiraf etti. Ayrıca 2023 yılında bazı arkadaşları aracılığıyla işgal altındaki bölgeye gittiğini ve “Olive Trees Village”da bir mülk satın aldığını, orada şirketin sahibi Ali Kayim’i tanıdığını belirtti.

Komisyon aldığını reddetti

Sanık, Kayim ile arkadaşlık kurduğunu ve inşa edilen mülklerin tanıtımı ve reklâmı için ücret alarak iş birliği yaptığını, mülklerin satış fiyatı üzerinden komisyon almadığını söyledi. Ayrıca Şubat 2024’te Kayim ile yazılı bir anlaşma yaptığını, “Olive Trees Village”dan 6 mülkü web sitesine reklâm amaçlı yüklemek ve bunun karşılığında 169.000 avro almak için anlaştığını iddia etti. Sanık, aldığı paranın komisyon olmadığını vurguladı.

İddia makamının belirttiğine göre sanık, mülklerin Kıbrıslı Rumların mülkiyetindeki bir arazide inşa edildiği konusunda bilgilendirilmedi ve bu durumdan habersizdi. Sanık, eğer bu bilgiye sahip olsaydı kendisinin de bir mülk satın almak için kendi parasını yatırmayacağını ifade etti.

Michail, sanığın Kıbrıs ile olan bağlarının sadece Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından kontrol edilmeyen bölgelerdeki gayrimenkul mülkiyetiyle sınırlı olduğunu ve bunun kaçma riskini artırdığını belirtti. Ayrıca sanığın Kıbrıs’a her geldiğinde her zaman “Kuzey Kıbrıs”ta kaldığı yönündeki ifadesine de atıfta bulundu.

Michail ayrıca, Girne kadastro değerlendirmesine göre, “Olive trees village”daki mevcut değerin neredeyse 3 milyon avroya ulaştığını kaydetti.

Kaçma riski gözetildi

İddia makamı, Almanya kökenli sanığın mahkum edilme olasılığının bulunduğunu, Kıbrıs Cumhuriyeti ile bağlantısı olmadığını belirtti ve hiçbir parasal garantinin Kıbrıs’taki varlığını sağlayamayacağını ve Almanya’daki bir polis karakoluna çıkma önerisinin de bunu sağlayamayacağını ekledi. Adanın kuzeyinde kendisine ait bir mülk olduğu göz önüne alındığında, bağlantıları olduğu görülen bu yere gitmesi ve kaçma riskinin olduğu konusunda görünür bir risk olduğunu sözlerine ekledi.

Sanık avukatı, 27. suçlama dışında, sanığın karşı karşıya olduğu suçlamaların azami 7 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığına dikkat çekerek, müvekkilinin talep edilen tutukluluğuna itiraz etti ve bunun mahkûmiyet durumunda kara para aklama suçlamasını da beraberinde sürükleyeceğini belirtti.

Sanığın, komplekslerin inşa edildiği mülklerin Kıbrıslı Rum mültecilere ait olduğunu bilmeden iyi niyetle hareket ettiğini ekledi. Almanya’daki muhasebecileri tarafından vergi amaçlı olarak talep edilen faturaları ve diğer belgeleri elinde bulundurduğu gerçeğiyle de doğrulandığını söyledi. Ayrıca, sanık şirketin muhasebecilerinin, söz konusu şirketin emlak sektöründe saygın bir şirket olduğunu doğrulayan İngilizce bir mektup sundu.

Sanığın ücretinin inşa edilmekte olan gayrimenkullerin tanıtımı ve reklamı ile ilgili olduğunu belirtti. Kıbrıs Cumhuriyeti polis güçleriyle iş birliği nedeniyle işgal altındaki bölgelere seyahat etmesinin tehlikeli hale geldiğini ve bu nedenle “savcılık makamı tarafından kaçma riskinin ileri sürülmesinin çelişkili olacağını” kaydetti.

“Ben de kandırıldım, şikayetçi olmam gerekirken suçlu durumuna düştüm”

Alman emlakçılık dergilerinin en iyi gayimenkul yatırım destinasyonu olarak “Kuzey Kıbrıs”ı tanıttığını, sanığın bunlardan haberdar olup yatırım yapmaya karar verdiğini de belirtti. Kendisinin de kandırıldığını ve gayrimenkul satın aldığını, şikâyetçi olması gerekirken sanık durumuna düştüğünü söyledi.

Sanığın her zaman Larnaka havaalanından ülkeye giriş yaptığını ve iddianame üzerindeki tanık listesinde yer almayan bir kişiyle görüştüğünü de iddia etti.

Savunma, sanığın Almanya’ya dönmesi ve orada bulunduğu bölgedeki yerel polis karakoluna haftada üç kez imza atması ve 17 Eylül 2024’te Kıbrıs’ta hazır bulunmasını sağlamak için 100 bin avro nakit kefaletle serbest bırakılabileceğini mahkeme huzurunda belirtti.

Sanığın 17 Eylül 2024’e kadar tutuklu kalmasına karar veren yargıç, diğer hususların yanı sıra, suçun ciddiyetinin mahkûmiyet olasılığı ve ağır ceza verilmesi ihtimaliyle bağlantılı olarak, sanığın duruşmaya katılma olasılığının değerlendirilmesinde temel göstergeler olduğunu kaydetti.

Bu durumda, sanığın toplamda yaklaşık 3 milyon avro değerinde olduğu belirtilen çok sayıda arsa ile ilgili birçok suçlamayla karşı karşıya olduğunu belirtti. Bu nedenle, suçların ciddiyeti ve dolayısıyla öngörülen ceza, olay sayısı ve mülklerin toplam değeri ile artıyor.

Editör: Fatoş Dalcı