Yasal yapısı, yetki paylaşımı ve özerk idari yapısı gereği DAÜ’deki olumlu gelişmelerin de olumsuz gelişmelerin de sorumlusu hem Hükümet hem de DAÜ Yönetimidir. DAÜ’nün kendi ayrı bütçesi olmasına rağmen bu bütçe VYK ve Bakanlar Kurulu’nun onayına tabiidir. DAÜ bugün ciddi bir mali krizin içerisindedir.
Bu mali kriz bir günde, bir ayda, bir yılda ortaya çıkmış bir kriz değildir. Dönem dönem krizler ile birlikte 2019 yılında oluşan bütçe açığı yıllar içerisinde giderek büyümüş 2023 yılında ise bütçe açığı hayati bir boyuta ulaşmıştır. Bu sorunun oluşmasında DAÜ yönetiminin başarısızlığının payı azımsanamayacak boyuttadır.
Ancak Hükümetin de sorumluluğu büyüktür. 2019 yılından bugüne hem VYK hem de Hükümet büyüyen bütçe açıklarına onay vermiş, başarısız yöneticilerin görevde kalmasına seyirci kalmıştır.
Sayın Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, bir çok televizyon programında ve meclis konuşmalarında, 4 yıldır DAÜ’deki sorunlara vurgu yaptığını ve bugünlerin geleceğini önceden öngördüğünü defalarca ifade etmiştir
. Sayın Bakan gibi DAÜ-SEN de 4 yıldır sorunları vurgulamakta ve çözüm için yöneticileri göreve davet etmektedir. Ancak DAÜ-SEN’in sorunları çözmek için bir yetkisi yokken, Sayın Bakan’ın ve mensubu bulunduğu hükümetin sorunları çözmek için yetkisi, gücü ve imkanı vardır. Hükümetin görevi sıradan vatandaşlar gibi sorunlara parmak basmak değil sorunlara çözüm bulmak veya sorunların oluşmasına ve veya büyümesine engel olmaktır.
Hükümet 2019 yılından bugüne DAÜ’deki sorunların büyümesine seyirci kalmış, bunun yanında yükseköğretim politikası ve yarattığı ticari üniversite enflasyonuyla eğitimin değersizleştirilmesine neden olmuştur. Yükseköğretim alanı bugün ciddi bir denetimden, standart ve nitelikten, hükümet politikaları nedeniyle yoksun bırakılmıştır. Yükseköğretim alanındaki bu hükümet yaklaşımı sadece DAÜ’ye değil tüm yükseköğretim alanına ciddi zarar veren sonuçlar yaratmıştır.
Bugün gelinen noktada, DAÜ’nün yeniden mali istikrara kavuşması sadece DAÜ yönetiminin kararlı adımları ile başarılabilecek durumda değildir. Bunun yanında mutlak sürette Hükümetin de etkin olması şarttır. Hükümet, yükseköğretimde nitelik ve standartlar açısından öncü rolü olan DAÜ’ye hassasiyet göstermek zorundadır ve sorumluluğu oranında gereğini kararlılıkla yapmalıdır.
Hükümet bugüne kadar oluşan olumsuz tablodki sorumluluğunu üstlenmeli, yükseköğretimde DAÜ’yü dezavantajlı duruma sokan unsurları ortadan kaldırmalı, yükseköğretimde kaliteyi teşvik etmelidir.
Akademik personeli temsilen DAÜ-SEN, DAÜ’nün sürdürülebilir mali yapıya ulaşabilmesi için kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırdır ve bu çerçevede bütünlüklü çözüm için Haziran 2023’ten beri tarafların, yani hükümetin, DAÜ Yönetiminin ve sendikaların üzerinde çalıştığı protokole ciddi katkı koymuştur.
Bu süreçte, 20 Ekim 2023 tarihinde yapılan seçimleri takiben DAÜ’de yeni bir Rektörlük göreve gelmiştir. Artık kaybedecek zaman kalmamıştır. Tüm taraflar, yani hükümet, DAÜ Yönetimi ve yetkili sendikalar kararlılıkla adım atmalı, sorunu çözmelidir.
Aylardır yürütülen görüşmelerde tarafların atması gereken adımlar netleşmiştir. Sorunun çözümü sadece DAÜ’ye karşı olan bir sorumluluk değil aynı zamanda Kıbrıs Türk Toplumuna karşı olan sorumluluğumuzdur.
Hükümet bu aşamada kendi sorumluluğundan kaçmamalı, süreçlere seyirci kalmamalı yetkisi kadar sorumlu ve etkin olmalıdır.
Maalesef hükümet, bugüne kadar yetkisi oranında sorumluluk üstlenmemiş ve sorunun çözümünü sağlayamamıştır.
2023 Temmuz ayından beri DAÜ Yönetiminin tek taraflı olarak, çalışanın rızasını almadan, iç borçlanma adı altında, yapmakta olduğu maaş kesintileri, yasalara, tüzüğe ve Toplu İş Sözleşmesi’ne (TİS) açık ve net olarak aykırıdır.
DAÜ’yü sürdürülebilir mali yapıya ulaştırmak için 6 aydır Hükümet, DAÜ Yönetimi ve sendikalar arasında devam eden protokol çalışmaları, sonuçlanma aşamsına gelmiş, yeni Rektörlük sürecinde, Protokol taslağı Üniversite Yönetim Kurulu ve Senatodan da geçirilerek, Vakıf Yöneticiler Kurulu Tarafından Sendikalara sunulmuştur.
Geldiğimiz aşamada Hükümetin kararlı bir irade ortaya koyması durumunda DAÜ çözüm yolunda yeni bir sürece girecektir. Ancak hükümet irade ortaya koyup sorunu çözmek yerine, süreçlere seyirci kalmaya devam etmektedir.
Bir anlaşma olmaması durumunda yasa, tüzük ve TİS ihlalleri nedeniyle sorun çaresiz mahkeme kararlarına göre şekillenecektir. 2024 yılı bütçe çalışmalarının yapıldığı bugünlerde taraflar uzlaşılan bir protokol çeçevesinde hareket edip DAÜ’nün mali sorunlarının çözümü için ortak hareket etmelidir. Bu çerçevede, Hükümet DAÜ’nün rekabet dezavantajlarını ortadan kaldıracak adımları hemen atmalı ve DAÜ’nün borçlanmasına olanak sağlamalıdır.
Hükümetin irade ortaya koyması durumunda DAÜ’nün çözülemeyecek ve aşılamayacak bir sorunu yoktur.
Bugüne kadar çok zaman kaybettik ve bundan kurum olarak, çalışanlar olarak ve nihayetinde toplum olarak çok zarar gördük. Daha büyük zararların oluşmasını ve geri dönülemez noktalara gidilmesini bir an önce engellemeliyiz. Bu noktada, en büyük yetki de sorumluluk da hükümettedir.
DAÜ-SEN olarak bir kez daha tarafları uyarmak istiyoruz: Ortak akıl, uzlaşı ve ortak hareket, sorunun çözümü için yegane yoldur. DAÜ Toplumun bize emanetidir, bu emanete hep beraber sahip çıkmalıyız. Başarı için hükümetin sorumluluğunu tam olarak yerine getirmesi ve süreçte etkin olması şarttır.