Gündem

Cumhurbaşkanı Tatar, UBP Siyaset Akademisi’nde “İki Devletli Çözüm Vizyonu” hakkında konuştu

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Siyaset Akademisi’nde “İki Devletli Çözüm Vizyonu” hakkında konuştu.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar konuşmasının başında, 6 haftadır süren siyaset akademisinde ideoloji ve ilkeler hakkında çok önemli konuşmalar gerçekleştirildiğini belirterek, emeği geçenleri tebrik etti.

Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre, UBP’nin düzenlediğini siyaset akademisinde, Kıbrıs sorununun çözümünde yeni siyaset olan iki devletli çözüm modelini anlatmanın mutluluğu içinde olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, “Devletimize sahip çıkmak, hepimizin sorumluluğudur. Devletimizden, egemenliğimizden ve Türkiye’nin garantörlüğünden asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Kıbrıs Türkü’ne uygulanan haksız kısıtlama, engelleme ve ambargolara rağmen ideoloji, ilke ve inançla mücadele verildiğini dile getiren Tatar, Kıbrıs Türkü’nün kimliğini yaşatabilmek ve varlığını sürdürebilmek için büyük mücadeleler verdiğini vurguladı.

Osmanlı İmparatorluğu idaresinde olan Kıbrıs'ta, 1571-1878 yılları arasında Vakıflar İdaresi gibi birçok kurumu Kıbrıs Türklerinin yönettiğine işaret eden Tatar, "adanın İngiliz idaresine girmesiyle, Rum nüfus aktarıldığına" dikkat çekti.

Kıbrıs’ın bir Helen adası olmaması için Kıbrıs Türkü’nün büyük mücadeleler verdiğini anlatan Tatar, yapılan girişimler sonucu Kıbrıs konusunda hassasiyetin Türkiye’de artırıldığını ve milli davaya sahip çıkıldığını vurguladı.

Kıbrıs Türk tarafının kurucu eşit ortağı olduğu eşitlik temelinde bir antlaşma ile Kıbrıs Türkü’nün Rumlar kadar eşit olduğuna dikkat çeken Tatar, egemen eşitliğin gücünün 1960 antlaşmalarından alındığını kaydetti.

Ortak cumhuriyet kurulduktan 3 yıl sonra Kıbrıs Türkü’nün devletten dışlandığını aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, halkın 1974 yılına kadar direndiğini ve Kıbrıs Barış Harekatı ile yeni bir dönemin başladığını dile getirdi.

Türkiye’nin tek taraflı müdahale hakkını Garanti ve İttifak Antlaşmalarından aldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ta bir antlaşma olacaksa Türkiye Cumhuriyeti’nin tek taraflı garantörlüğünün devamı ve caydırıcı güç olarak asker bulundurmaya devam etmesinin, Türk tarafının kırmızı çizgisi olduğunu, bu ilkelerden asla vazgeçmeyeceklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 2 devletin işbirliğine dayalı bir çözüm modeli siyasetini benimsediğini belirten Tatar, yeni siyasette Türkiye Cumhuriyeti’nin tam desteğini aldıklarını, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililerin var gücüyle bu siyaseti dünyaya duyurduğunu söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin girişimleriyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletler Teşkilatı’na üye olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Tatar, devletin statüsünün aşama aşama yükseldiğini kaydetti.

Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı halk ve iki ayrı demokrasi bulunduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türkü’nün egemenlik temelinde bir antlaşmayla kendi geleceğini tayin etme hakkının bulunduğuna vurgu yaptı.

- "KKTC Doğu Akdeniz’de huzur ve güvenin anahtarı"

Cumhurbaşkanı Tatar, en güneydeki bağımsız bir Türk devleti olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’de Kıbrıs adası ve Türkiye olmak üzere bölgede barış, huzur ve güvenin anahtarı olduğunu söyledi.

Yeni siyasetin devamı, yerleşmesi ve kökleşmesi için UBP’ye büyük görevler düştüğünü belirten Tatar, ülkenin birlik ve beraberlik içinde yönetilmesine devam edilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Tatar, UBP’nin ülkeye büyük hizmetler verdiğini, UBP döneminde yeni havalimanının faaliyete girdiğini, Türkiye’den Su Temin Projesi’yle ülkede refahın arttığını, kabloyla elektrik gelmesiyle de daha da artacağını söyledi.

"Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Birleşmiş Milletler ve Avrupa olmak üzere yeni siyaseti duyurmak için ayak basmadık yer bırakmadıklarını" dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:

“Kıbrıs Türkü’nün sesini her yerde duyurduk. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer muhataplarımıza; özden gelen haklarımızı, varlığımızı nasıl sürdürdüğümüzü, çoğunluğun azınlığı yöneteceği bir antlaşmayı kabul etmeyeceğimizi ve kendi geleceğimizi tayin edeceğimizi anlattık. Dinledikçe, bize hak verdiler.

Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statümüzün teyidiyle yeni ve resmi müzakerelere başlayacağız. Ortak zemin yoksa, müzakere masasına oturmayacağız.

Yıllarca sürdürülen federal temelde antlaşma görüşmelerinde, hiçbir netice alınmadı. Rum tarafı, Kıbrıs Türkü ile eşitliği paylaşmak istemiyor. Türkiye’nin yer almadığı Avrupa Birliği’ne Kıbrıs’ın tek taraflı alınmasının ardından federal temelde bir çözümle garantörlük ve askeri varlık ortadan kalkacak. Bu nedenle devletimizden, egemenliğimizden ve Türkiye’nin garantörlüğünden asla vazgeçmeyeceğiz”