Beşparmak Düşünce Grubu, “İç sorunlarımız olduğu doğrudur. Bu sorunlar kendi içimizde çözmemiz gerekli sorunlardır. İç sorunlarımız vardır diye özden gelen egemenlik ve eşit statü haklarımızdan vaz geçip 1974’ten beri devam eden çatışmasızlık ortamını tehlikeye atamayız” açıklamasında bulundu.
“Rum Tarafı kendi devletinden vaz geçecek değildir. Eşitlik ve denklik gereği iki taraf arasındaki ilişki mevcut iki egemen Devlet arasında olabilir” denilen açıklamada, “Bu gerçekler ışığında halkımızın geleceği, Kıbrıs ve çevresinde sürdürülebilir barış ve istikrar için hep birlikte bu adayı paylaştığımız Rum Tarafıyla mevcut iki Devlet arasında nasıl ve ne derinlikte iş birliği ilişkisi geliştirebileceğimizin yolları üzerine odaklanmak daha uygun olacaktır” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, Beşparmak Düşünce Grubu’nun, Meclis’te Kıbrıs Türkünün eşitliğinin gereği olan egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teyidini istemenin “çözüm olmasın diye ön şart” olarak ifade edilmesini hayretle karşıladığı da belirtildi.
Açıklama şu ifadelerle devam etti:
“Özden gelen haklarımızın teyidini talep etmek ön şart olamaz. Sorun zaten Rum Tarafının kendinin kullanmakta olduğu egemenlik hakları ve statüyü eşit bir taraf olan Kıbrıs Türk Tarafına tanımamasından kaynaklanmaktadır. Eşitliğin eşit hak ve eşit statü anlamını taşıdığı, Rum Yönetiminin, hukuksuzca elde etmiş olmasına rağmen, uluslararası tanınmış ve egemen bir devlet statüsüne sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda Kıbrıs Türk Tarafının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü hakkının teyidini talep etmesi ve gerekli denklik sağlandıktan sonra, yapıcı bir anlayışla, Rum Tarafıyla nasıl bir iş birliği ilişkisi geliştirilebileceğinin müzakeresinin yapılmasını istemesinden daha doğal bir şey olamadığını düşünüyoruz.
1 Nisan EOKA terör örgütünün adayı Yunanistan’a bağlamak için kurulduğu ve GKRY lideri Nikos Hristodulidis’in 69’ncu yıldönümü münasebetiyle düzenlenen etkinlikte okunan konuşmasında “Bugün, şanlı Helen geçmişinin değerlerinden ve ideallerinden doğan, onları üstün bir rakibe karşı ayağa kalkmaya ve şiddetle direnmeye sevk eden ve nihayetinde mücadelenin kutsal amacına ulaşan tüm bu savaşçıların kahramanlığını onurlandırıyoruz. Ne de olsa bu, Helen’i zaman içinde karakterize eden bir unsurdur: özgürlük ve adalet için savaşmak ve fedakârlık yapmak” dediği bir günde Yüce Meclisimizde kullanılan bu ifadeyi çok talihsiz buluyoruz.”