Kan basıncının yükselip, kalp atım sayısının arttığı soğuk havalar, kalbe binen iş yükünü artırıyor. Soğuk havaya verilen tepkiler insandan insana değişebiliyor. Yaş, fizik, kronik hastalıklar ya da cinsiyete göre değişen soğuk havalar özellikle yaşlıları, kalp hastalarını ve akciğer hastalarını yakından etkiliyor. Liv Hospital Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Özkara, iş yükünün arttığı kış aylarında kalbi korumak için bazı önerilerde bulundu.

Vücudumuz temel olarak hayati fonksiyonları içeren organların korunması amacıyla değişik adaptasyon mekanizmaları geliştirmiştir. Soğuk havalarda hayati organları (kalp, beyin, karaciğer, akciğer) korumak için, uygun ısı ve yeterli miktarda kanı ilk olarak o organlara göndermeye çalışır.

Bunu sağlayabilmek için, soğuk havalarda ısıyı koruyucu mekanizmaları devreye sokar. Bu mekanizmalar, ciltte bulunan ince kılcal kan damarlarını büzerek, kasları çalıştırıp hem ısı kaybını önlemeye hem de fazladan ısı oluşturmaya çalışır. Hayati organlara giden kan miktarını arttırmaya çalışırken ısıyı belli bir seviyede tutar. Kılcal damarlardaki ve kaslardaki bu kasılma aynı zamanda kalbin daha çok çalışmasına, daha çok enerji tüketmesine sebep olur. Kalp atış sayısının ve kalbe binen yükün artması, kalbin kan ihtiyacının artmasına zemin hazırlar. Kalp damarlarında darlık olduğu durumlarda artan ihtiyaca bağlı olarak kan akımı yetmeyebilir ve ve kalp krizi görülebilir. Kış aylarında enfeksiyona yakalanma oranı da artar. Özellikle solunum sistemini etkileyen hastalıklar kalbe daha çok yük bindirir. Kalp yetersizliklerinin ağırlaşmasına, hastaneye yatmalarına, hatta hastaların kaybedilmesine bile sebep olabilir.