Cumhuriyet Meclisi Başkanı Teberrüken Uluçay, sonuç odaklı, takvimlendirilmiş kısa ve yoğun yeni bir müzakere sürecinin Kıbrıs sorununu nihayete kavuşturabileceğini söyledi.

Ada etrafında Rum tarafınca gerçekleştirilen doğalgaz arama çalışmalarının Kıbrıs Türk tarafının hakları ve menfaatleri hilafına inatla sürdürülen siyaset ile devam ettiğine işaret eden Uluçay, bu durumun ne Kıbrıs adasına ne de bölgeye fayda sağlamayacağına işaret etti.

Başkan Uluçay, Antalya’da devam eden Avrasya Ülkeleri Meclis Başkanları üçüncü toplantısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına bir konuşma gerçekleştirdi.

Meclisten yapılan açıklamaya göre, Uluçay konuşmasında; Avrasya coğrafyasında bulunan ülkelerin gayretleri, ortaya koymakta oldukları siyasi iradeleri ve halklarının fedakârlıkları sayesinde Avrasya’nın hak ettiği konuma erişeceğine inanç belirtti.

Uluçay Kıbrıs sorunu ve içinde bulunulan kritik döneme dair bazı bilgileri de katılımcılarla paylaştı.
2004 yılında Birleşmiş Milletler’in taraflara sunduğu çözüm planını Kıbrıs Türk tarafının kabul ettiğini, ancak Rum tarafının reddettiğini anımsatan Uluçay, Kıbrıs Türk tarafının o gün olduğu gibi, bugün de kararlılıkla çözüm iradesini muhafaza ettiğini, bu yönde umutla ve azimle çalışmaya devam ettiğini vurguladı.

Geçen yıl Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in ev sahipliğinde Crans Montana’da gerçekleştirilen beşli zirvede Türk tarafının sergilediği uzlaşma ve çözüm yanlısı gayretlere rağmen, yine sonuca ulaşılamadığını anımsatan Uluçay, toprak ayarlaması, garanti ve güvenlik gibi en hassas konularda Türk tarafının sergilediği uzlaşı siyasetinin yanıtsız bırakıldığını söyledi.

Uluçay şöyle devam etti:

“On yıllardır sürmekte olan müzakereleri sonuçlandırmak ve adamızı barış ve huzura kavuşturmak hususunda Rum tarafı gereken ciddiyeti sergileyememekte, ihtiyaç duyulan siyasi iradeden yoksun olduğu görülmektedir. Bu tavrın kırılması, Rum tarafının aklıselime davet edilmesi ayni zamanda bölgesel bir gereklilik ve ihtiyaçtır. Statükonun kendilerine sağladığı konforlu alanın sürdürülebilir olmadığı, sergilemekte ısrar ettikleri uzlaşmazlık siyasetinin sadece ada için değil bölgemiz için riskler barındırdığının Rum kesimine izah edilmesi tüm uluslararası camianın sorumluluğudur.”