Geçen Pazar Fileleftheros’a verdiği röportajda Cumhurbaşkanı Anastasiadis’e  Kıbrıs sorunu çözülemezse başka bir yol izlenip izlenmeyeceği  soruldu. 


Anastasiadis, bu soruya barış koşulları sağlayacak, Helenizmi koruyacak ve devletin işlevselliğini güvence altına alacak olan “B planı”nın yapılması için tüm siyasi güçlerle samimi bir fikir alışverişi yapmak gerekeceği cevabını verdi. Ayrıca sözlerine şunları ekledi:  “Bu şimdi için değil.  Böyle bir ihtiyaç samimi bir şekilde ortaya çıkarsa, uluslararası sahneyi, uluslararası faktörleri, yani tüm verileri önce ciddi bir şekilde analiz etmek daha sonrasında da tüm Kıbrıslıların geleceği için istikrarlı bir barış ve refahı nasıl sağlayabileceğimiz üzerinde odaklanmak hepimizin yapması gereken bir şeydir. Son beş yılda yaşanan dialog deneyiminden sonra, gerçek bir barış için yaratılan faktörlerin ne kadar uygulanabilir veya ne kadar uygulanamaz olduğunu açıklığa kavuşturduğumu söyleyebilirim.”

Anastasiadis, ‘B Planı’ ile ilgili ayrıntılara girmemekle birlikte, Kıbrıslı Rum politikacılar en azından halk arasında konuşurken, bölünmeye, yani adı söylenmeye cesaret edilmeyen  ayrılık anlaşmasına atıfta bulunduğu çok açıktı.

Anastasiadis bakanlarla özel konuşmalarında, yeniden birleşmenin işleyeceğini göremediği için bu işi bıraktığını savunarak bölünme konusunu göndeme getirdi. Ocak ayından bu yana görüşmelere isteksizce katılması ve istemeyerek katılmış olduğu  ayrıca çöküşünden dolayı Türk tarafını suçladığı, Haziran ayında İsviçre’de yapılan konferansı engelleme çabaları göz önünde bulundurulduğunda muhtemelen bir süre önce varmıştır.

Yaşayabilir anlaşma hususunda bir karar verdiyse, ikinci dönem için çabalayan Anastasiadis, şimdi bunu seçmenlerle neden paylaşmıyor?  Bu konudaki fikirlerini halkıyla neden paylaşmıyor? Halkını planları hakkında karanlıkta bırakarak yukarıdaki açıklamada ‘samimiyet’ sözcüğünden iki kere söz ediyor ancak seçmenlerine pek samimi davranmıyor.

Müzakere edilmiş bölünmenin Kıbrıslı Rumların huzuru ve gelecekteki güvenliği için en iyi güvencesi olduğu görüşüne varmışsa, seçilmesinden sonra insanlara aniden söylemek yerine bu konuyu seçim konuşmalarında dile getirmesi gerekmiyor mu? Bu yapılması gereken doğru şey olurdu ve gerçekten ne tür bir anlaşma istediğimizi tartışmaya açardı.

Ancak istediğimiz anlaşma türü hakkında dürüst bir kamuoyu tartışması hiçbir zaman yapılmamıştır. İstiladan bu yana geçen 43 yılda, kendi kendine hizmet veren politikacılar, gazeteciler ve avukatlar grubu tarafından tekelleştirilen mesele, boş sözler şeklinde, ulaşılamaz hedefler koyarak, ilkeler ile ilgili anlamsız diretmeyle ve devamlı sahte umutlar vererek sahtekarlıkla nitelendirilmiştir. Bu sadece takım üyeleri için bir oyundur; kariyerlerinde başarılı olan üyeler ve halkın en iyi çıkarlarını kalpten istiyorlarmış gibi görünerek  sorunu çözüme kavuşturmayan kişiler. Tüm bu şatafatlı söylemleri kabul edilemez olarak reddeddikleri statükoyu muhafaza etmeyi amaçlıyor.

Diğer iki aday, Nikolas Papadopoulos ve Yorgo Lillikas, Kıbrıs sorunu konusunda bölünmeyi korumayı garantileyen yeni bir strateji vaat ediyor. Bölünmenin Kıbrıslı Rumlar için daha iyi olduğuna inandıklarından birleşmeye karşı olduklarını açıkça söylemek yerine, karşı durulamaz bir şekilde buna yol açacak sözde bir stratejiyi destekliyorlar.

İroni şudur ki, birçok Kıbrıslı Rum iki toplumun ayrılmasına dayanan bir anlaşmaya hazır olabilir. Sonuçta, Anastasiadis’in Crans-Montana’da bir anlaşma yapma fırsatını kaçırmış olması konusunda bir protesto gösterisi ne gördük ne de işittik. Bu, yeniden birleşmeye götürecek bir federasyon hakkında birçok kişinin çok güçlü hissetmedikleri ile ilgili bir göstergedir.

Bölünme seçeneğinin kamusal tartışmaya girme zamanı geldi ve bunun için seçim kampanyasından daha iyi bir zaman yoktur. Politikacıların yeni stratejilerin, diğer tarafın asla kabul etmeyceği koşulların ve halk arasında tartışmak istemedikleri ‘plan B’ görüşmelerinin arkasına saklanmayı bırakmalarının zamanı geldi. Halkın tartışmaya katkıda bulunabilmesi için bölünme hakkında açıkça konuşmaları gerekmektedir.

Bölünmeyi kamuya satmak politikacıların düşündüğünden daha kolay olabilir ve bu, müzakerelerin bir sonucu olması halinde, bazı bölgelerin iadesini sağlayabilirdik.

Bu noktaya zımnen varırsak, hiçbir şey geri almayacağız çünkü cesaretsiz politikacılar, sorumluluk almaktan, bir şeyleri dile getirmekten ve insanlara Anastasiadis’in pratikte uygulamadığı sadece telkin ettiği samimiyetle konuşmaktan korkuyorlar.